KİM DUYMUYOR
Adam doktora ‘’ Doktor bey, galiba karımda işitme kaybı başladı. Ne yapabiliriz? ‘’ der. Doktor’ da adama ‘’ Eve gittiğiniz zaman, karınızın arkasında, biraz uzakta durun. Normal bir sesle ona soru sorun. Eğer sizi duymazsa biraz daha yaklaşın ve sorunuzu tekrarlayın. Hangi mesafede duyduğunu tespit edelim; ona göre bir tedavi uygularız.’’
Adam eve döner. Karısı mutfakta yemekle uğraşmaktadır. Adam mutfağın kapısında durur ve normal bir sesle ‘’ Hayatım, ne yiyoruz bu akşam? ‘’ diye sorar. Karısı cevap vermez. Adam bir iki adım atar ve bir kez daha sorar ‘’ Hayatım, ne yiyoruz bu akşam? ‘’ Karısı yine cevap vermez. Adam kadının dibine kadar gelir ve tekrarlar ‘’ Hayatım, ne yiyoruz bu akşam? ‘’
Karısı öfkeyle dönerek cevap verir. ‘’ Üçtür köfte diyorum ya! ‘’
PSİKOLOĞA GİDEN ADAM
Adam doktora ‘’ Geceleri uyuyamıyorum efendim. Sürekli yatağın altında biri var gibi geliyor. Yatağın altına girip; orada uyumayı deniyorum. Bu defa da yatağın üstünde biri var gibi geliyor’’ demiş. Adamı dikkatle dinleyen Psikolog ‘’Hallederiz bu saplantıyı… Bana haftada iki kere geleceksiniz. 6 aylık bir tedavi sonunda sizi iyileştireceğimi umuyorum.’’ demiş. Adam sormuş ‘’ Her viziteye ne kadar ödeyeceğim?’’ Doktor da ‘’Her vizite 100 YTL, buna göre 6 ayda 4 bin 800 YTL ödeyeceksiniz’’ demiş. Adam gitmiş, o gidiş…
Psikolog, birkaç ay sonra adama sokakta rastlamış ‘’ Ne oldu, hastalığınız?’ deyince; adam cevap vermiş ‘’ ’2.5 YTL’ ye hallettim…’’ Doktor ‘’ Nasıl oldu ? ‘’ demiş. ‘’ Sizden çıktıktan sonra, ilerdeki bara uğradım. Biramı içerken barmene hastalığımı anlattım. Barmen de ‘’ Karyolanın bacaklarını kes’’ deyince kestim; mesele halloldu’’
GÖKYÜZÜ
Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.
Adam uyku sersemidir ve güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır. ” Ne oldu? Ne istiyorsun? ” diye sorar.
Karısı ‘’Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.” der. Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir. ” Bunun için mi uyandırdın beni ? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum. Işıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız. ‘’
Karısı tekrar sorar. ‘’ Peki, bu sana neyi gösteriyor ? ‘’ Artik iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir. “Teolojik* olarak Allahın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum. Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. ‘’ der ve ekler ‘’ Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor? ‘’
Karısı heyecanla “Necati, çadırımızı çalmışlar!!! ‘’ diye haykırır.
(*Teoloji ya da ilâhiyat, sözlük anlamı Tanrı bilim demektir. )
TEMEL TRAFİKTE
Trafik memurları karşıdan gelen Temel ve Fadime’yi çevirmiş. İkisinin kemerlerini de takılı görünce tebrik etmiş. ‘’ Bugün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz. Bu yüzden 500 milyon ödül veriyoruz. Bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz beyefendi? ‘’
Temel ‘’ Ne yapacağım hemen gidip kendime ehliyet alacağım. ‘’ deyince
Polis ‘’ Nee… Ehliyetiniz yok mu? ‘’
Fadime olayı toparlamak için atılmış ‘’ Kusura bakmayın memur bey, Temel içince ne dediğini bilmez. ‘’ ‘’ Nee… Bir de içkili misiniz? ‘’
Arka koltukta oturan yaşlı Dursun öne doğru eğilmiş ‘’ Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalım; başımıza bir iş gelir diye… ‘’
Memur neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdris koşarak gelmiş ‘’ Ne oldu? … Geçtik mi sınırı? … ‘’
VERDİNİZ Mİ?
Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş. Tabii bunu gören polis Temel’ i durdurmuş.
Polis ” Ehliyet ve ruhsat beyefendi! ” Temel “Verdunuz da mi isteysunuz..”
SİNYAL
Temel arabası ile Taksim Meydanı’ nda dönüp; duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel’i durdurup sordu ‘’ Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz? ‘’ Temel ‘’ Sol sinyal takıldı da..’’
HOROZ DÖVÜŞÜ
Nasreddin Hoca’nın horoz dövüşlerine yeni merak sarmış bir arkadaşı varmış. Birlikte gidip; pazardan dövüşken bir horoz aramaya başlamışlar. Derken, arkadaşı bir horoz beğenmiş. Satıcıya ‘’ adı ne bunun’’ diye sormuş. Satıcı ‘’adı Yiğit’’ demiş. Arkadaşı horozu almış. Daha sonra Yiğit, hangi dövüşe girse; dönüp kaçmış. Tabii ki rakibi de peşinde. Yiğit, kaç dövüşe girdiyse; hiç yakalanmamış.
Arkadaşı, Hoca’ya:
“ Hoca ne iştir? Benim Yiğit, neden dövüşe girmeyip kaçıyor?” demiş.
Hoca:
“ Bilmez misin Selami, yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır. Ne yapsaydı yani dövüşe girip de yara - bere içinde mi kalsaydı? Bak şuna hiçbir yerinde çizik bile yok. Hey maşallah! “ demiş.
KUYUYA DÜŞEN AY
Bir gece Nasreddin Hoca kuyudan su almaya gider. Bakar ki ay kuyuya düşmüş. Hoca ‘’ Kadın kadın.. ‘’ diye hanımına bağırır. ‘’ Bana çabuk bir kanca getir yoksa ay boğulup ölecek.’’
Karısı kancayı getirir. Nasreddin Hoca kancayı kuyuya atar çeker çeker kanca gelmez. Hoca, “galiba ay’ı tuttum” der. Kancanın ipi gerilir gerilir ve kopar. Sırt üstü düşen Nasreddin Hoca gökyüzünde ay’ı görür. ‘’ Düştük düşmesine ama ayı da kurtardık ‘’ der
SIKARKEN
Nasreddin hoca, bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyormuş. Yoldan geçen arkadaşı ‘’ Hocam, kediyi yıkama ölür.’’ demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında ölen kedi ile birlikte görmüş. ‘’ Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi? ‘’ demiş. Hoca ‘’ Ben kediyi yıkarken ölmedi ki; sıkarken öldü’’ demiş.
BAKLAVA
Hoca, akşamleyin eve doğru yürürken; baklava seven bir köylüyle karşılaşır. ‘’ Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu’’ der. Hoca da ‘’Beni ilgilendirmez! ‘’ der. Köylü ‘’Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu. ‘’ deyince… Hoca ‘’ O zaman seni ilgilendirmez!’’ der.
ALLAH BİLİYOR
Nasreddin Hoca, bir cimri tanıdığının evine gittiğinde, tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca, bayat ekmeği dişi kesmeyince; sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış ‘’ Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır ‘’ demiş. Nasreddin Hoca, hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve ‘’ Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor ‘’ demiş.
BEN UYUYORUM
Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip; bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş ‘’ Hocam, uyudunuz mu? ‘’
‘’Buyurun bir şey mi var? ‘’
‘’Biraz borç para isteyeyim demiştim. ‘’
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp; ‘’-Ben uyuyorum! ‘’ demiş.
AYDINLIK
Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşuları ‘’Hayrola Hoca Efendi ‘’ demişler. ‘’Bir şey mi yitirdin? ‘’
‘’Mühürüm düştü de… ‘’
‘’Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim. ‘’
‘’İçerde düşürdüm, avluda.’’
‘’Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca? ‘’
‘’ Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum! ‘’