Bilgi ve tecrübe kendiliğinden ortaya çıkmaz. Kendi gayret ve hevesimiz kadar ilgili birçok kişinin de katkı ve destekleri ile kazanılır. Benim için de aynısı oldu ve olmaya devam ediyor.
Ve perde….
Sophokles’in yazdığı Oedipus Reks ve Elektra’sı ( anne ve babaya yönelik cinsel isteklerin insan davranışlarına etkileri)
William Shakespeare’in Othello (kıskançlık, öç duyguları) ve Macbeth’ (suçluluk duygusu) oyunları….
Eski Yunan uygarlığı döneminde yazılmış bu oyunlar normal dışı davranışların tarih boyunca insanlığın ilgi konusu olduğunun küçük örnekleridir. İnsan davranışları bozuldukça insanların o davranışlara verdiği adlar da zaman içinde farklılık göstermiştir. Kimi zaman şeytan çarpması olmuş, kimi zaman büyülenmek, kimi zaman delilik…. Davranışlara verilen isimler aynı olmasa da temelde hemen hemen hepsi aynı şeyden bahseder.
‘ Ruhsal yani iç dünyamızın, davranışlarımıza yani dıştan gözlenebilen dünyamıza aktarımı…. ‘
Verilen bu adlar, koyulan teşhisler ve tedavisinde kullanılan yöntemler ancak zamanın koşulları göz önünde tutularak incelendiğinde anlaşılabilir.
İnsanların davranışlara olan yorumları tarih boyunca ilginç bir evrim geçirmiş olsa da neyse ki günümüzdeki düzeyine ulaşmıştır. Psikolojik rahatsızlıklar, davranış bozuklukları, kişilik bozuklukları artık herkes tarafından araştırılır, bilinir , kabul edilir ve çözümleri için uğraşılır zamanlara gelinmiştir.
“Bir sorunumuz olduğunu kabul edene kadar, onu çözmek için hiçbir şey yapamayız…”
Hepimiz hayatımızın bir döneminde karşılaştığımız sorunlardan kurtulup; rahatlayabilme adına vaatlere ihtiyaç duyarız. Ancak kendimizi sadece “uzmanların” çözüm getirebileceğine inandırmakla ya da çözümü hep dışarda aramakla oyalarız. Uzmanların sorunlarımıza bir teşhis koyup; reçete yazar gibi elimize bir formül tutuşturmasını istiyoruz. Eve gittiğimizde bu formül ile her şeyin düzelmesini bekliyoruz veya umut ediyoruz. Ne yazık ki kendi tedavinizin oluşturulması ve uygulanmasına dahil olmadığınız sürece, sihirli anahtarın sizde olduğunu kabul etmediğiniz sürece, çözümler gecikir veya kısa süreli olur.
Neden problemlerimizi çözmek için sıklıkla dışarıdan medet umuyoruz fakat kendi içimize yönelmiyoruz ?
Şu anda yaşadıklarınızı fark edin. Kendi hayatınızda çevrenizde olup; bitenlere kulak verin. Bir çok insan çevresinde olup; bitenlerin farkında olmadan hayatına devam ediyor. Boğuştuğu sorunlar yüzünden çevresinde kendisini mutlu edebilecek tek bir şeyin bile farkına varamıyor. Kafamızın içindeki yaşamdan sıyrılıp; gerçekte içinde bulunduğumuz dünyada ve şartlardaki konumumuzu fark edelim ki doğru çözümler üretebilelim. Kendimizi de uzmanlara doğru ifade edebilelim ve onlarla işbirliği yapabilelim.
Bu sorunlarla artık yaşamamaya karar verirsem; ben kim olurum?
Hayatımızdaki mutlulukları fark edip; kendimizi özgür bırakmanın vakti geldi… Sizce ?